19.9.09

Kara sevda...

Nasıl bir aşk ki bu zihinler, bilinçler, şuurlar kararıyor? Düşünme dedirtebiliyor düşünmesi gereken varlığa! Kadrini düşürebiliyor insanın! Düşünmeyen, ne yaptığını bilmeyen insan neye yarar ki? Diğer canlılardan ne farkı kalır ki? Davranışını sorgulayıp, bir karara varamayan insan neden çerçevesiz bir sevgiye sığınıyor? Üstüne fazla varma dedirtebiliyor? O benim “helalim” dedirtebiliyor!

Hangi şuur bölye şeyler söyleyebilir? Kim söyletebiliir? Allah her an hayata müdahil değil midir? Neyi gözardı ediyoruz? Dini neden hayatımızın merkezine koyamıyoruz? Hayatımız neden vahiy eksenli değilde nefis eksenli?

Şeytan söyletebilir bunları insana. Ama şeytanın dediğiyle amel etmek ne fena! Aşk başlıklı hayatların altından şeytan çıkıyor. İnsana “çerçevesiz bir aşk” yaşa diyor. Şeytan ki insanı sevmez, saygı göstermez. Zaten secde de etmemişti. İnsanı sevmeyen şeytan nasıl da sevgiyle kandırıyor insanı! Veyl olsun böyle sevgiye! Sevmediği insanı günahın elinden tutturuyor, gönlünü gök sofrasından alıkoyuyor, gözler bir tutam saça takılıp kalıyor. Gözler kara saçlara bakmaktan huzur buluyor. Gönüller kararıyor. İnsanı kara kara düşündürüyor bu “çerçevesiz sevgi”.

“Yılların verdiği yalnızlık hissi, bu çerçevesiz aşkta son buluyor. Tek kişilik olan yalnızlık çift kişilik oluyor.”

Allah’ı anmakla yükümlü kalbimiz, O nu andıkça heycanlanan kalbimiz kimin karşısında heycanlanıyor? Bu heycanda meşru elbet, ama muhtemelen siz daha evli değilsiniz. Meşru hayata geçmeden gayri-meşru yolda yürümek sizinde hakkınız elbet. Köşeyi dönünce şeytanı görürseniz şaşmayın! Bravo!

“Helalim” dediğiniziz eli, saçı başı, gönlü sana gerçekten helal mi? Allah’ın hudutlarını aşanlar kimlerdir? Bunları nasıl bir son beklemektedir? “Eyvah, küçük büyük herşeyi yazmış bu kitap!” hitabı kimleredir. Düşünmemeye devam dostlar!

Herkesten sakladığını, herkesi Yaratandan da mı saklıyorsun? Bilinçler tükenmiş sanki. Zihin-yürek dengesi hangi sofradan gelenle besleniyor?

Kapitalizmin, modern batının açtığı yolda yürürken mi huşu buluyor kalbin? Haydi şimdi bahane üretme vaktiniz. İlleti (gerekçesi) böyle bir aşk olan bir örnek verin asr-ı saadetten. Pes edeyim.

Getirin delillerinizi. Getirin sevgiliden kopan saç telini, getirin sevgilinin elinin sıcaklığını, getirin sevgiliye söylenen güzel sözleri, getirin gece aklınıza gelen “sevgili düşlerinizi”. Getirin zaman kayıplarınızı. Getirin helalim dediklerinizi, götürün bir haramlıklarınızı.

Getireyim size “sakal-ı şerifin” sahibinin hayatını, koyayım önünüze, getireyim cehennemim sıcaklığınızı bir elinize, getireyim vahyin nadide cümlelerini, getireyim “gece kalkında Allah ı anın” mealli ayetleri. Şimdi verin gençliğiniziz hesabını? Verin bir elinize gözyaşlarınızı, diğerinede pişmanlıklarınızı. Açın ellerinizi Vedud olan Allah’a. Nur insin gönlünüze.

“Allah’ım önümü nur eyle, arkamı nur eyle. Yolumu nur eyle, üstümü nur eyle. Sağımı nur eyle, solumu nur eyle. Gözümü nur eyle, gönlümü nur eyle!”

Örnekler verin bana bu aşkı meşru kılan. Züleyha deyin mesela. O da aşıktı. Hemde Yusuf’a. Ama Yusuf Allah tan layıkıyla korkardı. O gömleğini bu uğurda yırttı. Biz edep perdesini paramparça ettik. Bununla da kalmadık, perdeyi sattık şeytana. Yeni gömlekler aldık. Züleyhaların karşısına çıktık yeni giysilerle. Şeytan paramparça etti yüreklerimizi.

Bana asr-ı saadetten bir örnek verin. Hz Ömer şöyle yapardı, Hz Ebubekir şöyle yaşardı, Hz Ali şöyle severdi, Hz Osman aşk için şöyle demişti deyin bana. Pes edeyim. Ebu Hanife “çerçevesiz, özgür aşk”lar için şöyle fetva vermiştir deyin durayım orda bende. İbn. Hanbel şu hadisi rivayet etmiştir deyin susayım bende. İbn Malik şöyle ders vermiş öğrencilerine deyin bende ders alayım. Şafi şöyle düşünürdü deyin bende öyle düşüneyim.

Gelelim kendi düzeltemeyen insanın sistemi düzeltmeye kalkışına. Kendine hakim olamayan insanın devrim yapma hissine. Yar dan belli bir vakte kadar vazgeçemeyen insanın ülkeyi refaha çıkartmasına. Sen kendini haram eli tutmaktan vazgeçiremiyorsan, nasıl haram parayı tutan elleri vazgeçirme çabasına girersin.

İnsanlar kendilerini düzeltmedikçe Allah da o toplumu düzeltmez.

“Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah iman edenleri doğru yola iletir. İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah'ındır. O, insanların arasında hükmünü verir. Artık iman edip salih ameller işlemiş olanlar Naîm Cennetleri'ndedirler. Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O halde din işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin. Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: "Allah yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir." Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir. Bilmez misin ki kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i mahfuz'da)dır. Şüphesiz bu Allah'a göre çok kolaydır.” (Hac)