11.9.09

İkra, sadece okumak mı?


Yarım saat veya kırkbeş dakikadır Kuran-ı Kerim in okunmasının faziletinden bahsetti. Ben orda bulunduğum süre içinde vahyi anlamaya yönelik bir sevap-cennet-Rıza ilişkisi üzerinde durmadı. Ne hazin. Hep O nu tilavet etmekten bahsetti. Sonra aklıma bir gecede hatim eden insanların rivayetleri geldi. Bu insanları, yanlış anlamak mıdır yoksa hiç anlamamak mı?

Eğer hitap varsa anlaşılmak içindir. Allah bize, inananlara, müslümanlık iddasında bulunanlara, sadece okumak için mi yirmi üç yıl içinde şifa ve rahmet olan bir Kitap indirdi. Sadece okumak için olsaydı, bir gecede okuyup bitirmek için olsaydı bir gecede inerdi gibi geliyor bana. Peygamberin her vahiy gelişinde çektiği sıkıntı boşuna mıydı? Vahyin ağırlığı kelimelerde mi anlamda mıydı?

Kelimeler mi bir dağa inse dağı un ufak eder anlam mı? (Anlamak için kelimeler gerek elbette, bu yüzden her harfine sevap vardır, demek istediğim bu değil.)

Sahabenin, bizler için örnek olan insanların hayatlarına vahyin inişi nasıldı? Bilal in kızgın kumlarda, üzerinde kayalr varken “Allah birdir.” demesi sadece tarihin konusu değildir elbet. Vahyin inşa ettiği bir tasavvurun nidasıdır.

Kelimeler varsa okuyup anlamak içinidir. Ağzını açan birisi anlaşılmak istemez mi? Allah Kuran yoluyla bizle konuşuyorsa, bizlere O nu anlamak düşmez mi? “Allah eğlence edinmek isteseydi muhakkak kendi katından bir eğlence edinirdi.” ayeti ışığında daha da anlaşılır hale geliyor vahyi anlama çabası.

Şöyle seslensem size : “Abre la puerta, se encuentra de rubí en la habitación.” Ne dersiniz bana? Nasıl bakarsınız veya? Sonrada bu cümleyi geceler boyunca okusanız ne elde edersiniz? Cümlenin anlamını okumak için sarf ettiğiniz çabayı vahyi anlamak içnde sarf ediyor musunuz? Şu kapıyı açın, arkasında altın var, cümlesini okusanızda, o kapıyı açmasanız ne elde edersiniz? Hüsrana uğrayanlardan mı olursunuz? Yoksa geceler boyunca bu cümleyi okuduğunuz için o altınların sizin hakkınız olduğunu mu düşünürsünüz? Kapıyı açanla, yanında yatan bir olur mu? Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Peygambere zemzem getirenle, çeşme suyu getiren, yada Peygamber susadı, Peygamber susadı… diye söylenen bir olur mu? İslam eylem dini değilde nedir? Esmaul hüsna neden hep eylem belirtir. Yaratan, Şekil veren, Dirilten…

Şöyle seslenilmiş bize: “hüvellezı yürıküm ayatihı ve yünezzilü leküm mines semai rizka ve ma yetezekkeru illa mey yünıb. fed'ullahe mhlisıyne lehüd dıne ve lev kerihel kafirun” (Mümin, 13-14).

Evet, anlaşılmayı bekleyen bir vahiy. Evet vahyin sahibi Allah. Ayetleri tilavet etsek, kıraat etmesek ne elde ederiz çok merak ediyorum. Anlamlarına uygun yaşamasak neler kaybederiz? Önce kendimizi, sonra da Rıza yı. Allahı bulan neyi kaybeder? Allahı kaybeden neyi bulur? Allahı kaybeden kendini kaybetmiştir. Kendi kaybeden ne bulabilir ki? Bulduğu şey kimin olur ki?

Ayetlerin anlamları:
13. O, size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O’na yönelen, düşünüp ibret alır.
14. Ey inananlar! İnkarcılar istemese de, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın.

Bu denli önemli bir istikamette, vahyi sadece tilavetten ibaret görmek hata değil midir? İlk vahiy bile “ikra” iken biz hala neden düşün müyoruz? Neden hala sadece okuyoruz? Anlamlandırmak varken neden sadece seslendiriyoruz?